"Öldükten Sonra Okurlar ve Severler Belki Beni De..." ↫엘리프 일기 ↫Elif'in Günlüğü ↫Elif's Diary


Kendi olduğu için reddedilen birini düşünün. İşte o benim.

Başta bana sessiz derlerdi. İnsanlardan kaçar gibi görünürdüm. Onlarla konuşmak, aralarında olmak isteyince de dürüstlüğüm herkese battı ve onların değimiyle “dilli” biri olarak nitelendirildim. Sonradan aralarında ama sessiz biri olmaya karar verdim. Ama capcanlı ruhumu, ruhu sönük biriyle değiştirdim. Kendi içime geri çekildim. Okudum, dinledim, yazdım. Tek başıma kaldım. Tek olmayı sevmedim ama mecbur bırakıldım. Sevilen, değer verilen birisi hiç olamadım. Ve bu beni hep üzdü. Kimse yanımda olmak istemedi. Bende gittikçe ruhu hassas biri oldum çıktım. Şimdi de bu beni rahatsız ediyor. İnsanları önemsemek, beni sevmeyecekleri kadar onları sevmek ve değer vermek. Bu aralar mide ağrıları beni rahatsız eden bir diğer şey. Fazla gelen her duygu direkt mideme vurmaya başladı. Sabah huzursuz uyanmalar, aslında hiç uyuyamamalar. Eskiden de şikâyet ettiğim çok şey olurdu. Şimdiki huzursuzluk bir farklı. Farkı nedenini biliyor olmam. Ve bunun uzun bir süre daha geçmeyecek olduğunun farkında olmam.

Uzak, ulaşılmaz şeyleri hep sevdim. Kendimi, sınırlarımı zorlayacak yani beni daha güçlü yapacak şeyleri. Bu, bu çok farklı. Bu çok aykırı. Bu Elif’in seçeceği bir şey asla değil. Ama bunu Elif seçmedi. Bu bir seçim değildi. Bu seçim yapılabilecek bir şey değildi.

09.06.2021 kendime aykırı davrandığım gün. Her şeyi sildiğim, kendimi umursamadığım ve çok cesur davrandığım bir gün. Hesaplanmadan gelen bir gün. Kalbimi dinlediğim gün. Ve bir daha asla kalbimi dinlememeyi öğrendiğim gün.

 

Ne olduğunu bilmiyorum. Neler yaşadığını. Bilmek ister miydim ondan da emin değilim. Çözemediğim çok şey var. Birçok duygunu anlamıyorum. Birçok kelimeni, seçimlerini. Kişiliğini hala garipsemiyorum ama. Değişen çok şey var zamanla. 

Ne kadar doğru bir yerdeyim. Hissettiklerim, sezilerim doğru mu? Adım mı atmalıyım, geri mi çekilmeliyim ne yapmalıyım? Boşluk veriyor bana. Koskocaman bir boşluk. Nereye hareket edeceğimi bilmiyorum. Hangi hareketim, kelimem doğru bilmiyorum. İkilem ve kafa karışıklığı yaratıyorsun. Sınırlarımı zorluyorsun. Garip bir şekilde bundan rahatsız olmuyorum. Bu doğru değil diyorum. Bazen de hangisi doğruydu ki diyorum. Tüm seçimlerimi sorguluyorum. Gittiğim yolu sorguluyorum. Seçtiğim kelimeleri, yazdıklarımı, anlattıklarımı da sorguluyorum. 

Beni tanımıyorsun. Diğerleri gibi tanımak da istemiyorsun. Seni aynı kategoriye koymak doğru gelmiyor. Ama aynı yerdesin. Onlarla aynı yerdesin..

Nasıl olabilir? Nasıl buraya geldim? Bu dehşet verici. 

Acılarını, hissettiklerini asla anlayamayacağım. Onları asla dokunulmayacak yerlere koymuşsun. Asla ulaşamayacağım yerlere. Çok duygu var onlarda. Çok kalp kırıklığı. Düzelecek, bir gün elbette geçecek ama onu ben yapmayacağım. Bunu biliyorum artık. O ben değilim. Acıların iyileşmek için asla beni seçmeyecek. 

 

Günler sonra belki ile başlayan tüm düşüncelerimi sildim. Değişecek bir şey olmayacak çünkü. Ben kendi kendime yazıp oynadım. Rolümü çok kısa yazmışım, hayret : ))  Cesaretimi bir daha asla kullanmamaya yemin ettim. Ne olursa olsun kendimi bir daha asla burada görmek istemiyorum. Bana acı verecek şeyleri hep sevdim galiba. Bundan sonra acıyı sevmeyeceğim. Acı buysa bunu sevmeyeceğim. Ve bunun geçtiği gün, o gün lütfen çabuk gel. 

Asla okumayacaksın. Belki de kimse okumayacak. Türk edebiyatının yeni nostaljik prensesi de ben olurum belki. Öldükten sonra okurlar ve severler belki beni de...