O Toprak Benim Bir Zerresini Bile Taşıyamayacağım Kadar Mutludur Şimdi'' ↫엘리프 일기 ↫Elif'in Günlüğü ↫Elif's Diary ''


Bulutlar ağlıyor. Uzun bir süredir dinmedi gözyaşları. Onlar ağlarken ben huzurluyum. Etraf dingin. Benim içim gibi. Bu koku. Sessizliğin kokusu. Yalnız insanların kokusu. Yağmurda mutlu olanların gözleri. Yağmuru hisseden tenlerinin içindeki kalbin mutluluğu. Bu zamanı ne çok beklemiş olanların mutluluğu. Aylardır bu zamanı bekleyen ruhumun mutluluğu. Hiçbiri tarif edilemez aslında. Kelimelere dökülemez hissedilenler. Pencerem açık saatlerdir. İçerisi soğuk ama ruhum huzurlu. O muhteşem toprağın kokusu. Beni de bir gün kabul edecek mi bilinmeyen o toprağın kokusu. Ruhumu emanet ettiğim toprağın kokusu.
Üstünde sessizce ve gizlice ağladığım toprak ıpıslak şimdi. Ve de yemyeşil. Ben hala koyuyum. Sert ve verimsizim. Yürüdüğüm o toprak ne de çiçeklidir şimdi. Yemyeşildir. Mutludur. Benim bir zerresini taşıyamayacağım kadar mutludur. Baharın coşkusuyla doludur. Bulutlar da bir o kadar sıkıntı dolu. O kadar sitemli ki yağmur. Bir o kadar da sert. Yağmurun sitemi pencerenin dışında kalıyor. Kapalı camlar, her tarafı beton evler yağmuru duyamıyor, hissedemiyor. İnsan göremiyor yağmurun, bulutların, toprağın kızgınlığını. Gökyüzünün inlemeleri ulaşamıyor insanlara. Dünya'nın sabrı nerede bitecek bilinmez. Elbet o da dayanamayıp daha fazla haykıracak. İnsan kendini de dahil her şeyi yok ediyor çünkü.
Benim de kendimi ve ruhumu yok ettiğim gibi..

Ruhunu en çok ne için kullanıyorsun?
Kendime bunu sordum ilk defa. Bu bedenin içindeki ruhun diğer bedenli ruhlardan farkı ne? 
Dünya'ya ait olan şeyler için ne kadar ruhumu harcıyorum? Lütfen bu soruları uzunca düşün. Lütfen kendine soru sorup, kendini sorgulamayı bırakma. Lütfen bu bedenin içindeki ruh için en azından bunu yapabil. Her canın yandığında, huzursuz hissettiğinde kalemine koşmayı hep sev. Dinginliği, kar tanelerini, acıyı hep sev. 
Kendini de sevebil.

Hayatın her zerresini yarışa çeviren, insanlığını çoktan kaybetmiş zavallı ruhlardan, hırslı - gözü dönmüşlerden hiçbir zaman yakınlık bekleme. Zaten senden kat be kat uzak olanlardan ne bekleyebilirsin ki! Bekleme, bekletme. Gerçeğini unutma. Unutmadığın her an ona daha da yaklaşacaksın. Şu insanların ve bu zamanın içinde zor olabilecek bir şeyin olmadığını biliyorsun. İhtiyacın olan bir şey var. Ona ne çok yakınsın ne de çok uzaksın. Her kitabın aynı teknikle yazılmadığını, her hikayenin birden çok kombinasyonu olduğunun uzun zamandır farkındasın. Kendinden ne beklediğini, istersen neler yapabileceğini biliyorsun. Bu çukurdan neden çıkamadığını biliyorsun. Buranın güzel bir yer olmadığını, boşu boşuna burada bulunduğunun farkındasın. 
Sen böyle durmaya devam ettikçe giderek zorlaşacağını, en sonunda da pes edeceğini çok iyi biliyorsun.

                                                                                  Mabel MATİZ - Yaban