↫엘리프 일기 ↫Elif'in Günlüğü ↫Elif's Diary ''Do I Have to? I'm Gonna Live Like Tomorrow Doesn't Exist'' (Zorunda mıyım? Yarını yokmuş gibi yaşayacağım)

(Sayfamı düzgün görüntüleyemiyorsanız lütfen masaüstü görünüme geçin!) 
Diğer insanlar gibi olmamak için çok şey yaptım. Şimdi de bunun için daha çok çalışıyorum. Ruhumun farklı olması için. Geleceğime bu bedenin içindeki ruhu güzelleştirerek yatırım yapıyorum. Onu yani ruhumu doyurmak hiç mümkün olmayacak gibi. Hayallerim o kadar uçsuz ki onlarla başım belaya girer mi acaba? Hayallerim, onların gerçek olmaması gibi bir ihtimal de var tabi ki ama gerçekleşmeleri için her şeyi yapacağım. Onlarla mutlu olup olamamak hayatın göstereceği bir durum. Zaten hayat demek hep mutluluk demek değil bana göre. Her zaman pozitif düşünün kanısı hiç gerçekçi değil. Hayat gerçekten zor. Gerçekten bazen öyle şeyler çıkarıveriyor ki karşına ne yapman gerektiğini düşünemiyorsun bile. Asıl hayat karşına çıkan her şeydeki duruşumuz bence. Canını yakan her şeyle savaş. Neden hep mutluluk istiyoruz ki? Ben hiç istemedim. Ben mutsuz olmayı, ağlamayı, gülmekten hep daha çok sevdim. Yalnız kalmayı, kendime yetebilmeyi, kendimle yetinebilmeyi öğrendim. Ben 9 ya da 10 yaşlarında başlayan savaşımla mutsuz olabilmenin bana getirdikleri ve kaybettirdikleriyle yaşamayı öğrendim. Aslında melankolik olmanın da değerli olduğunu keşfettim. Çoğu insanda bu yoktu çünkü. Az olan değerlidir ya hep, bendeki durum da aynı hesap. Çocukluğumun o yıkım yıllarında hayallerimi besledim ben. Tek oluşumu sürekli hissederken bir yandan da güçlü biri olduğum yalanına inandım. Acıların karşısında yılmadığımı ve sağlam olduğumu düşündüm. Ama yanıldım. Ben konuşmadan, çığlık atmadan, ağlamadan atlatmaya çalıştım. Ve başarısız oldum. Sadece içime doldurdum her şeyi. Aklım buna karşı çıkmaya başladı, bir kaç yıl sonra. Beynim bana aykırı davranmaya başladı. Aklım ya da beynim olduğu durumdan kaçmaya çalıştı. Her şeyi geride bırakıp kendi başına savaştı. Ben, ruhum, bedenim bunun farkına çok sonraları varmaya başladık. Şu an geriye dönüp baktığımda tam olarak ne zaman değişmeye başladım bilmiyorum. Tam olarak kaç yıl oldu? Ben bu duruma gelene kadar insanlar neredeydi? Belirsiz hepsi. Benim gibi. 
Sosyal yaşantım bir anda çöktü. Zaten çok da sosyal biri olmadım hiç. Kendimi kapattıkça kapattım. Şu an da açmaya çalışıyorum. Artık mümkün mü? Beni değiştirecek birileri var mıdır acaba gelecek hayatımda. Beni ben olduğum için sevecek birileri??? Her şeyden kaçtım anlıyor musun? Her şeyden... 
Korktum, belki üzüldüm, ruhsal olarak iyi değildim. Ve sonuç olarak yalnızlığı seçecek kadar soğudum . İnsanlara giderek tahammül edememeye başladım. Sonraları da hiçbir şeye tahammülüm kalmadı. Beni oyalayacak şeyleri aradım. Kitaplara tutundum. Teknoloji hayatıma girene kadar da hiç bırakmadım. Teknolojiyle durağan duruma geçmiş aklım yeniden hareketlendi. Müzikle beraber de hiç susmamaya başladı. Müzik hayatıma girdiğinden beri ne iyiyim ne de kötü. Müziksiz duramam artık diye düşünmeye başladım sanırım. Çünkü aklım tarafından yönetiliyordum artık. Kitaplarla beraber müzik. Ayrılmaz ikili oldular hayatımda. Beni ben yapan iki nesne. Elif kim deseler kitaplar derdim ama artık sadece kitaplar değilim. Belki de kitaplar değilim. Elif, Elif değil artık. Elif çığrından çıkmış bir Dünya, yolundan sapmış tren, yakıtı bitmiş çakılmaya hazır uçak ve daha bir çoğuyum artık. Patlamaya hazır nükleer bombayım. 
Sosyal medya hesaplarımı kapatıp, açıp deneyip durdum. Müziksiz kalmayı denedim. Yazmamaya, düşünmemeye çalıştım sürekli. Ama hiçbiri aklımın oyununu durdurmadı. Çabasız göründüm ama içimdeki savaş olağan hızıyla devam etti hep. Hala da savaşın en yoğun olduğu noktadayım. Yıllar oldu ama yıllar sadece zamana yansıdı. Tarihler değişti. Ben girdiğim o buhrandan çıkamadım. 

İnstagram girmeseydi hayatıma belki de kadın ya da erkek olmuş arkadaşlarımı görmezdim. Bozuk kişiliklere bürünen o güzel insanların şimdiki hallerini görmek acı verici. Yolda yürürken, otobüste yolculuk ederken, insan içine girmek zorunda kaldığım o durumlarda geldiğimiz noktayı görmeyi gerçekten içim kaldırmıyor artık. Topluma yön veren kadınların bu hale gelmiş olması, en çok da onların bozuluyor olması acı verici. Kadın olan erkekler, erkek olan kadınlar. Belki de beynim bunları daha derinden yaşamak istemediği için böyle bir savaşa soktu kendini. Aslında beni korumak için.
Din algısı değişti giderek. Hayat tarzları özentiliklerle dolu oldu. Kendini geliştirmek isteyen insan sayısı azaldı. Okuma oranları arttı ama ne için arttı bu belirsiz işte . Karakteristik özellik diye bir şey kalmadı. Karakterli kişilikler de yok oldu. İkide bir değişen bu topluma ayak uyduramaz oldum. Kabul görmeyen her şey kabul edilir oldu. Yanlışlar doğruyla, doğrular yanlışla yer değiştirdi. Peki ne için oldu hepsi? Neyi kabul ettik de başta, her şey bozguna uğradı? Neden ben böyle bir savaşı başlatması için beynime izin verdim? Neden?


Sol tarafta açılır penceredeki iletişim formundan ya da gmail hesabım leyden535@gmail.com adresine göndereceğiniz iletileriniz ile benimle iletişime geçebilirsiniz. Sayfamı düzgün görüntüleyemiyorsanız lütfen masaüstü görünüme geçin!

Bu sayfada yer alan fikir, tasarım, yazı ve fotoğraflar Elif Kaygusuzoğlu'na aittir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu kapsamında koruma altındadır. İzinsiz olarak kopyalanması, kullanılması ve alıntı yapılması suç sayılmaktadır.